BoNiBoN_BuSra Admin
Mesaj Sayısı : 806 Doğum tarihi : 02/04/97 Kayıt tarihi : 24/05/09 Yaş : 27 Nerden : UZay'dan İş/Hobiler : ŞabLon Yapmak Lakap : ßoNißoN
| Konu: ÜLkemiZin DoğaL KaynakLarı Cuma Haz. 05, 2009 3:24 pm | |
| ArkadaşLar KonumuZa başLayaLım;
TÜRKİYE'NİN DOĞAL KAYNAKLARI
Bitkisel Üretim. Ülke yüzölçümünün yaklaşık dörtte biri ekim yapılan tarla alanlarından oluşur. Devlet İstatistik Enstitüsü'nün (DİE) 1988'e ilişkin verilerine göre bu tarlalardan elde edilen bitkisel ürün miktarı 54 milyon tona yakındır. Ekim ve üretim açısından tahıllar, tahıllar arasında da buğday ilk sırayı alır. Özellikle Konya ilinin İç Anadolu Bölgesi sınırlan içinde kalan düzlüklerinden büyük miktarlarda ürün alındığından, bu yöre "Türkiye'nin tahıl ambarı" olarak tanınır. Karadeniz Bölgesi'nin kıyı kesimi dışında, bitkisel üretime elverişli olan hemen her kesimde buğday ekilir. 1988'de 18,7 milyon hektarlık tarla alanının 13,8 milyon hektarında tahıl ekimi yapılmıştı.
Aynı yıl Türkiye'nin toplam tahıl üretimi 31 milyon tona yakındı ve bunun 20,5 milyon tonu buğday, 7,5 milyon tonu arpa, 2 milyon tonu mısır, 280 bin tonu çavdar, 276 bin tonu yulaf, yaklaşık 158 bin tonu pirinçti. Tahıllardan sonra en çok baklagillerin (2,2 milyon hektar) ekimi yapılır. Daha çok Güneydoğu Anadolu ve İç Anadolu bölgelerinde yetiştirilen baklagillerden en çok üretilenler mercimek, nohut ve fasulyedir. Tarla bitkileri içinde ekim alanı en az olanlar sanayi bitkileri (1,4 milyon hektar), yağlı tohumlar (935 bin hektar) ve yumru bitkilerdir (282 bin hektar).
Bu alanlardan 1988'de 11,5 milyon ton şekerpancarı, 4,3 milyon ton patates, 1,3 miyon ton soğan, 1,1 milyon ton ayçiçeği, 1 milyon ton çiğit, 650 bin ton pamuk ve 219 bin ton tütün elde edilmişti. Tarla bitkilerinden pamuk, tütün, nohut ve mercimek Türkiye'nin dışarıya sattığı ürünler arasında yer alır. Çukurova pamuk üretimiyle ünlü olmakla birlikte, bu ürün genellikle Akdeniz ve Ege bölgelerindeki ovalarda; bir başka önemli ürün olan tütün ise daha çok Ege, Marmara ve Karadeniz bölgelerinde yetiştirilir.
Sebze üretimine ayrılan bahçelerin kapladığı toplam alan 612 bin hektardır. Sebze üretimi toplamı 15 milyon tonu aşar (1988). En çok yetiştirilen sebzeler domates (5,2 milyon ton), karpuz (3,3 milyon ton), kavun (1,9 milyon ton), hıyar (800 bin ton), patlıcan (730 bin ton) ve lahanadır (510 bin ton). Türkiye'nin tüm bölgelerinde sebze ekimi yapılır.
Türkiye'deki 553 milyonu aşkın meyve ağacından 487 milyonu meyve veren yaştadır. Meyve ağaçlarının kapladığı toplam alan 1,5 milyon hektardan çoktur. Başlıca meyvelerin 1988'deki üretim miktarları şöyleydi: 2 milyon ton elma, 740 bin ton portakal, 410 bin ton armut, 403 bin ton fındık, 360 bin ton limon, 350 bin ton incir, 328 bin ton şeftali, 310 bin ton mandalina, 284 bin ton kayısı ve 175 bin ton erik. Türkiye'de meyve yetiştirmeyen bölge yoktur. 590 bin hektarlık bir alanı kaplayan bağlardan 1988'de elde edilen üzüm miktarı 3,3 milyon tondur. Kuru üzüm ve incir ile fındık dışarıya satılan önemli ürünler arasındadır. Bağların en yaygın olduğu yöreler Ege, Marmara, Akdeniz ve İç Anadolu bölgelerindedir. Zeytinliklerin kapladığı alan 856 bin hektardır. Bu alan içinde yer alan 79 milyon meyve veren yaştaki ağaçtan 1988'de elde edilen zeytin miktarı 1,1 milyon tondu. Bu ürünün yaklaşık yüzde 20'si sofralık, yüzde 80'i ise yağlık zeytindir. Tipik bir Akdeniz bitkisi olan zeytin daha çok Ege, Akdeniz ve Marmara bölgelerinde yetişir.
Yalnızca Doğu Karadeniz bölümünün kıyı kesiminde çay üretimi yapılır. Bu kesimde çay üretimine ayrılan alanların toplamı 86 bin hektarı aşar. 1988'de bu alanlarda yaklaşık 753 bin tondu.
Hayvancılık. Bazı bölgelerinde geniş çayırları, dağların yüksek kesimlerinde sulak yaylaları bulunan Türkiye, hayvancılık açısından oldukça büyük olanaklara sahip bir ülkedir. Ama modern yöntemlerin kullanılmasını sağlayacak yatırımların gerçekleştirilememesi nedeniyle hayvansal üretimde verim düşük düzeyde kalmakta ve hayvancılık gerilemektedir.
DİE verileri incelendiğinde toplam hayvan sayısının 1981'de 88 milyona yakınken 1984'te 68,5 milyona düştüğü görülür. Et, süt, deri, yün, yapağı ve kıl üretiminde de aynı düşüşlere rastlanır. En çok yetiştirilen hayvan koyundur. Onu sığır, kıl keçisi, Ankara keçisi, eşek, at ve manda izler. Kümes hayvancılığı, arıcılık ve ipekböcekçiliğinde durum biraz farklıdır. Hayvancılığın bu dallarında az da olsa üretim ve verim artışları gözlenmektedir. 1988'de toplam tavuk ve horoz sayısı 58 milyondan çok, hindi sayısı 3 milyona yakın, elde edilen tavuk yumurtası sayısı ise 6,8 milyar düzeyindeydi. Aynı yıl yaklaşık 43 bin ton bal, 2.500 tona yakın balmumu ve 2.000 ton yaş koza elde edilmiştir. Hayvanların beslenmesinde kullanılmak amacıyla 1988'de 275 bin hektarlık alanda, çoğu yonca olmak üzere önemli miktarda yem bitkileri üretilmiştir.
Balıkçılık. Türkiye su ürünleri açısından zengin bir ülkedir. Ama bu zenginlik gerektiği biçimde değerlendirilmediğinden üretim miktarları düşüktür. 1987'de avlanan tüm deniz ürünlerinin toplamı 580 bin tondan fazlaydı. Deniz balıkçılığının yüzde 90'a yakın bölümü Karadeniz'de gerçekleştirilmekteydi (1985). Denizlerde avlanan balıkların yüzde 55'i hamsi, yüzde 19'u da istavrittir. Kolyoz, palamut, sardalye, lüfer ile midye ve karides avlanan öteki deniz ürünleridir. 1987'de elde edilen tatlı su ürünlerinin toplamı yaklaşık 42 bin tondur. Avlanan başlıca tatlı su ürünleri sazan, alabalık, kefal, turnabalığı, yılanbalığı, yayınbalığı ve kerevittir. Balıkçılığın son yıllarda gelişmeye başlayan bir dalı da gölet ve havuzlarda yapılan kültür balıkçılığıdır.
Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de sualtı canlıları da aşırı avlanma ve zehirli atıklar yüzünden yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Örneğin, sanayi ve kent atıklarının boşaltıldığı İzmit Körfezi ile İzmir Körfezi'nin iç kesimi canlı yaşamı açısından günümüzde ölü bir deniz parçası halindedir. Başka bazı kıyı kesimleri ile birçok akarsu ve göl de hızlı bir biçimde aynı duruma gelmektedir. Zehirli atıkların sulara karışmasının yanı sıra aşırı ve denetimsiz avlanma su ürünlerinin gerektiği gibi değerlendirilmesini engelleyen ve balıkçılıkla geçinenleri yoksulluğa iten nedenler arasında yer almaktadır.
Ormancılık. Türkiye yüzölçümünün yüzde 25,9'u (201.993 km2) ormanlarla kaplıdır. Ama gerçekten orman sayılabilecek alanların toplamı ülke yüzeyinin ancak yüzde 11,4'ünü (88.565 km2) kaplar. Çünkü ormanların yansından fazlası oldukça bozuk bir durumdadır. Hemen hemen tümü devlet mülkiyetinde olan ormanların yüzde 3'ünden az bir bölümü koruma alanı olarak ayrılmıştır; geri kalanında üretim yapılır. Ormancılık çalışmaları Orman Genel Müdürlüğü tarafından yürütülür. Tomruk, kâğıtlık odun, lif-yonga, maden direği, sanayi odunu ve tel direği ile yakacak odun temel orman ürünleridir. Yakacak odunun Türkiye'de kullanılan enerji kaynakları arasında hâlâ önemli bir yeri vardır. Sırık, çubuk, reçine, defne yaprağı, şimşir ve sığla yağı ise odun dışı yan orman ürünlerini oluşturur. DİE verilerine göre 1988'de elde edilen, yakacak odun dışındaki temel orman ürünlerinin toplam miktarı yaklaşık 7,5 milyon m\ yan ürünlerinin miktarı da 12 bin ton kadardı. Aynı verilere göre yakacak odun üretimi de 5 milyon tonu aşmaktaydı. Oysa bazı tahminlere göre, kaçak kesimler de hesaba katıldığında yakacak odun üretimi bu miktardan çok daha fazladır.
Doğal ve kültürel değerler açısından çeşitli zenginliklere sahip olan birçok alanın korunması ve bu alanlardan halkın yararlanması amacıyla bazı çalışmalar yapılmaktadır. Bu çalışmaları yürüten kurum Orman Genel Müdürlüğü'ne bağlı Milli Parklar Dairesi Başkanlığadır.
Türkiye'de günümüze kadar kurulmuş olan 21 ulusal park vardır. Kapladığı toplam alan 260 bin hektarı aşan ulusal parklardan ilki olan Yozgat Çamlığı Milli Parkı 1958'de, sonuncusu olan Nemrut Dağı Milli Parkı ise 1988'de hizmete girmiştir. Bunlardan en küçüğü Balıkesir ili sınırları içinde 64 hektarlık bir alanı kaplayan Kuş Cenneti Milli Parkı (1959), en büyüğü ise tümüne yakını Tunceli ilinde yer alan ve 42 bin hektarlık bir alanı kaplayan Munzur Vadisi Milli Parkı'dır (1971). Ulusal parklardan başka ülkenin çeşitli kesimlerinde, eşine ender rastlanan ve soyu tükenmekte olan doğal bitkiler ile yabanıl hayvan topluluklarının korunması için arılmış alanlar vardır. Bu 18 doğal koruma alanının toplam yüzölçümü 25 bin hektardan fazladır. Bunların başlıcalarından biri, uluslararası çapta önem taşıyan ve 17.200 hektarlık bir alanı kaplayan Sultansazlığı Tabiatı Koruma Alanı'dır (1988). Ayrıca birçok yörede 300'den çok orman içi dinlenme yeri vardır. Bazılarında 4.000'i aşkın geceleme birimi bulunan orman içi dinlenme yerleriyle, doğal ve ulusal parklardaki kamp yerleri doğayla baş başa eğlenmek ve dinlenmek isteyenlere hizmet verir. Soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan bazı av hayvanlarının korunması ve üretilmesi amacıyla düzenlenmiş olan 100'den fazla alan ve istasyon vardır.
Avlaklarda yaşayan tüm yabanıl hayvanlar ile av hayvanlarının korunması, denetlenmesi, ve avcılığın düzlenmesi çalışmaları Orman Genel Müdürlüğü tarafından sürdürülür. Bu kurum sportif balıkçılık amacıyla orman içi sularda balık yetiştirilmesi için kurduğu istasyonlarda alabalık ve aynalı sazan üretir. Pekin ördeği üretimi çalışmaları da yapan bu kurumun ürettiği yavru balıklar kültür balıkçılığında ve baraj göllerinin balıklandırılmasında da kullanılır. Yeraltı Kaynakları. Türkiye yeraltı kaynakları açısından fazla zengin bir ülke sayılmaz. Ülke topraklarında varlığı saptanmış olan metal cevheri ile sanayi ve enerji hammaddesi yataklarının toplam dünya rezervleri içindeki payı ancak binde 3 düzeyindedir. Kişi başına maden üretimi ise dünya ortalamasının yaklaşık üçte biri kadardır.
Yeraltı kaynakları Osmanlı döneminde yabancılar ile azınlıklara ait bazı şirketler tarafından işletiliyordu. Anadolu'nun batı kesiminde yer alan boraks, cıva, krom, kurşun, kükürt, linyit ve zımpara taşı ile Zonguldak' taki taşkömürü yatakları Osmanlı Devleti'nden birtakım ayrıcalıklar elde etmiş olan bu şirketlerin elindeydi. Yabancı şirketler ilkel yöntemlerle gerçekleştirdikleri üretim sonucunda çıkarttıkları cevherleri sanayi hammaddesi ve enerji hammaddesi gereksinmesini karşılamak amacıyla Batı Avrupa ülkelerine gönderiyordu. Cumhuriyetin ilanından sonra, özellikle 1930'larda ülke ekonomisinin ulusal kaynaklara dayalı olarak geliştirilmesini öngören bazı önlemler alındı. Bu önlemlerden biri de yabancı şirketlerin elindeki madenlerin satın alınarak ulusal şirketler tarafından işletilmesiydi. 1935'te maden arama ve işletme hakları yeniden düzenlendi ve bu doğrultuda çalışmalar yürütmek amacıyla Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü (MTA) ile Eti-bank kuruldu. Bunun sonucunda 1940'ların sonuna kadar madencilik alanındaki üretim dört kat arttı. Aynı yıllarda MTA'nın Raman Dağı ile Garzan'da petrole rastlaması üzerine petrol arama ve petrol üretimi çalışmaları hız kazandı. Bu çalışmaları yürütmek üzere 1954'te Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) kuruldu. Günümüzde ülkenin değişik kesimlerinde kamuya, özel kesime ve yabancılara ait birçok şirket yeraltı kaynaklarımızın aranması ve çıkartılmasına ilişkin etkinliklerde bulunmaktadır.
Türkiye'deki başlıca metal cevherleri alüminyum, bakır-kurşun-çinko-pirit, cıva, demir, krom ve manganezdir. Alüminyum cevheri yataklarına daha çok Adana, Antalya, Hatay, Konya, Malatya ve Muğla illerinde rastlanır. Bakır-kurşun-çinko-pirit cevherlerine en çok rastlanan iller Artvin, Balıkesir, Elazığ, Giresun, Kastamonu, Kayseri, Malatya ve Niğde'dir. Başlıca cıva cevheri yatakları Balıkesir, İzmir, Konya, Niğde ve Uşak ille-rindedir. Adana, Aydın, Balıkesir, Elazığ, Kayseri, Malatya ve Sivas en çok demir cevheri bulunan illerdendir. Türkiye'nin dışarıya sattığı mallar arasında ön sıralarda yer alan krom cevheri en çok Adana, Elazığ ve Muğla illerinden çıkarılır. Başlıca manganez yatakları ise Artvin, Gaziantep, Muğla, Trabzon ve Zonguldak illerindedir.
Sanayi hammaddelerinden en önemlileri bor mineralleri, fosfat, kükürt, magnezit, mermer, lületaşı ve zımparataşıdır. Bor minerallerine Balıkesir, Bursa, Eskişehir ve Kütahya; fosfat yataklarına Mardin; kükürt yataklarına İsparta; magnezit yataklarına Çankırı, Erzincan, Eskişehir ve Konya; mermer yataklarına Afyonkarahisar, Balıkesir, Denizli, Giresun, Hakkâri, İzmir, Kırklareli, Kırşehir, Konya, Kütahya, Muğla, Sivas ve Yozgat; lületaşı yataklarına Eskişehir; zımparataşı yataklarına da Aydın, Denizli ve Muğla illerinde daha çok rastlanır.
Bitümlü şist, asfaltit, linyit, taşkömürü, toryum, uranyum ile jeotermal kaynaklar, doğal gaz ve petrol Türkiye'de varlığı saptanan başlıca enerji hammaddeleridir. En büyük rezervli linyit yatakları Doğu Anadolu, Ege ve Marmara bölgelerindedir.
Taşkömürü yataklarının büyük bölümü Zonguldak dindedir. En zengin uranyum yatakları Manisa, Uşak ve Aydın illerinde, toryum yatakları ise Eskişehir dindedir.
Türkiye'nin başlıca doğal gaz kaynaklarının Trakya havzası ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde olduğu bilinmektedir. En büyük rezervin bulunduğu Trakya'daki Hamitabat'ta üretim yapılmaktadır. Petrol rezervlerinin tümüne yakını Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndedir. Bu bölgede yerli ve yabancı birçok şirket tarafından petrol üretimi yapılmaktadır. Jeotermal enerji kaynakları daha çok Ege, Marmara, İç Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinde yoğunlaşmış durumdadır.
Ayrıca bak. ANADOLU; AKDENİZ; AKDENİZ BÖLGESİ; EGE BÖLGESİ; EGE DENİZİ; KARADENİZ; KARADENİZ BÖLGESİ; MARMARA BÖLGESİ; MARMARA DENİZİ; İç ANADOLU BÖLGESİ; DİCLE IRMAĞI; DOĞU ANADOLU BÖLGESİ; FIRAT IRMAĞI; GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ; KIZILIRMAK; KUZEY ANADOLU DAĞLARI, SAKARYA IRMAĞI; TOROSLAR; Tuz GÖLÜ; ULUSAL PARKLAR; VAN GÖLÜ. | |
|